18 Nisan 2025 Cuma

Siyonizm: Bilinçdışına Gömülü Şiddet Ayini mi? Şok Analiz!

Doç. Dr. Hayrettin Kurt'un analizi, Rümeysa Öztürk trajedisinin uluslararası hukukun bilinçaltındaki derin etkilerini gözler önüne seriyor. 20. yüzyılın ortasında, uluslararası hukukun bir terör örgütü tarafından çiğnenmesi akıl alır gibi değil. Carl Gustav Jung'dan ilham alınarak yapılan bu bilinçaltı değerlendirmesi, Gazze'nin insanlığın barbarlığına tuttuğu aynayı net bir şekilde ortaya koyuyor.

Batı'nın Yahudileşmiş Vicdanı ve Holokost Travması

Batılılar, geçmişe hala Auschwitz'in tel örgülerinden bakıyor ve insanlığın en vahşi seri katilini bir anıt gibi karşılarında görüyorlar. Bu durum, mazoşist bir zevk hali yaratarak, irrasyonel bir destek mekanizmasını tetikliyor. Holokost, Batı'nın Yahudileşmiş vicdanını sürekli tekrarlayan, ancak bu sefer kurbanın psişik ruhuna göre şekillenen bir travma haline geldi. Zamanla bu travma, eleştiriden muaf bir dogmaya dönüşerek, politik faydacılıkla yoğrulmuş bir dokunulmazlık zırhı oluşturdu.

Bu durum, hakikatin değil, kutsallaştırılmış bir efsanenin sahnesi haline geldi. İsrail terör örgütü, bu mitin üzerine inşa edildi. Holokost, modern İsrail'in varoluşsal meşruiyetini sağlayan sembolik bir zemin oluşturdu. Ancak bu zemin, aynı zamanda bilinçdışına gömülü bir şiddet ayinini de besliyor.

Kurbanın Ruhu Failin Bedenine Sindi

Roger Graudy, Siyonistlerle Hitler'in aynı idealde buluştuklarını belirtiyor: Faşizan ırkçılık! Hitler'in nasyonal sosyalizmi Almanya'da, Siyonizm ise Filistin'de ırkçı bir devlet istedi ve başardı. Burada kurbanın ruhu, failin bedenine sinmiştir. İsrail'in Gazze'deki pratiği, bu dönüşümün trajik bir yansımasıdır. Artık kurban, kendi mitolojisinin mahkûmu olarak başkasını kurban etmektedir. Şiddet, burada fiziksel bir gerçeklik, metafizik bir ilkellik ve zayıfı öldürmenin verdiği bir hazza ulaşma halidir. Haksızlığın dili, kutsallığın maskesiyle konuşur. Devletin ve halkın kolektif hafızası, geçmişin acısını adeta kutsal bir öfkeye dönüştürür.

Her taş, her duvar, her kurşun bu mitin bir replikası gibi davranır: "Bunu bize yaptılar, şimdi biz onlara yapıyoruz." Böylece tarih, kendi karanlık tiyatrosunu yeniden sahneler. Burada muhatabın Gazze olması da önemli değildir. Türkler, Kürtler, Araplar, Rümeysa Öztürk… Herkes burada layık olduğunu bulacaktır.

İsyan Çığlığı ve Şizofreni Hali

Eleştirel akıl, bu mitin karşısında diz çökmeye zorlanır. Holokost'a dair her sorgulama, her alternatif anlatı, "inkârcı" yaftasıyla bastırılır. Bu, hukukun, uluslararası meşruiyetin, kurumların, kuralların ve ahlakın da sonudur. Hukuk, sorgulama cesaretiyle başlar; dogmaya karşı gelme hakkıyla yaşar. Ancak Holokost efsanesi, Batı'nın yeni dokunulmazlığını oluşturmuştur. Bu da onlara yeni konfor alanı sağlar. Sorgulamak artık etik bir sapkınlık sayılır.

Batı başkentlerinde düşünen, yazan, sorgulayan, eleştiren genç akıl, İsrail nefretini modernliğin çelişkilerine karşı bir isyan çığlığı olarak başlatmıştır. Holokost'un ve İsrail'in sönmeyen nefretine gelince, bazen İsrail bilinçdışının koyu karanlık patlamasıdır; bazen, efsaneleşmiş kurbanın fail olarak yeniden doğuşuna verilen bir tepkidir. Ancak bu tepki, kurbanın dilini değil, failin aynasını yansıtır. İsrail terör örgütünün nefreti, aslında Holokost efsanesinin bilinçdışı çarpıtmasıdır. Mitler, hakikati örtmek için vardır. Holokost'un efsaneleştirilmiş hali, ne Yahudilerin acısını ne de insanlığın utancını temsil etmiştir. O artık bir ayin, bir tören, bir anlatı, bir histeri, bir sanrı, bir nöbet halidir.

Sonuç: Şiddet Sarmalını Kırmak

Bu anlatı, şiddeti meşrulaştırdığı her anda, kendisini yeniden üretir. Basının ve hukukun görevi, bu mitolojik yapıyı çıplak bırakmaktır. Ne nefreti kutsamak ne de kutsallığı dokunulmaz saymak. Asıl trajedi, kurbanın kendi acısının simgesel kudretiyle başkasını kurban etmesidir. İnsanlık, bu sonsuz döngüyü kırmadıkça, tarih yalnızca tekrar eden bir şiddet anlatısı olmaya devam edecektir. Her seferinde öldürmekle, tecavüz etmekle, iğdiş etmekle kendini üreten bu sarmalı, bu hastalıklı ruh halini, bu şizofreni halini durdurmamız gerekiyor!

İlgili Haberler