
Siyez Mucizesi: Fahri Aslan'dan Unutulmaz Lezzetler!
Modern çağın dayattığı tek tip beslenme alışkanlıklarına karşı bir direniş hikayesi: Fahri Aslan ve "Siyezden Dünyaya". Adana'dan İstanbul'a uzanan bu lezzet yolculuğu, siyez buğdayının eşsiz özellikleriyle sofralarımıza sağlık ve lezzet katmayı amaçlıyor. Peki, bu unutulmuş lezzetlerin sessiz kahramanı kim ve neden siyez buğdayı bu kadar önemli?
Siyez Buğdayının Yükselişi: Bir Lezzet Devrimi
"Siyezden Dünyaya" projesi, Fahri Aslan tarafından hayata geçirilmiş, temiz, doğal ve özü bozulmamış gıdayı insanlarla buluşturma hayaliyle yola çıkmıştır. Adana'da başlayan bu serüven, siyez unundan yapılan lahmacunlar, doğal tuzlarla yoğrulmuş pideler ve Anadolu'nun kadim tatlarını modern bir anlayışla sunan tabaklarla büyümüştür. Artık İstanbul Bahçeşehir'de de şubesi bulunan bu mekan, sağlıklı beslenmeyi yaşamının bir parçası haline getirenler için ideal bir adres haline gelmiştir.
Fahri Aslan'ın felsefesi, toprağın bereketine saygı duymak ve doğallığı ticaretin değil vicdanın merkezine koymaktır. Bu anlam dolu yolculuğun hikayesi, lezzetle iç içe geçmiş bir sohbetin sıcaklığında kendini gösteriyor. Kebabın dumanı tüterken, masadaki her lokma iyi beslenmenin gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Siyez buğdayı, 13.000 yıl öncesinden günümüze ulaşan, 14 kromozomlu kadim bir buğday türüdür. Modern buğdayın aksine, insanın ona ayak uydurmasını ister. Belki de tam bu yüzden çok değerlidir. Çünkü doğanın ritmini bozmadan yaşar. Fahri Aslan, siyezin bu zorlu yapısına rağmen, "beyaz unu" tamamıyla reddediyor ve siyez unundan lahmacun, kebap altı lavaş, pide, mantı, pizza ve hatta baklava yapıyor. Bu, sabırla, inançla ve doğaya saygıyla yoğrulmuş bir süreçtir.
Unutulmuş Lezzetlerin İzinde: Siyezden Dünyaya Felsefesi
Fahri Aslan'ın mutfağında sadece siyez buğdayı değil, et de büyük önem taşır. Tokat'ın yüksek yaylalarında, endemik otlarla beslenen Karayaka kuzusu, modern ırkların arasında hala saf kalan son türdür. Ağıla girmeyen, strese dayanamayan bu hayvanlar, doğanın dengesine sadakatle yaşıyor. Bu nedenle, Aslan'ın Adana kebabı bile artık Adana'nın etinden değil, Karayaka'nın temiz kuzularından yapılmaktadır. Kökenine sadık bir et, köküne sadık bir unla birleşince, ortaya sağlıkla yoğrulmuş bir lezzet ve gelenek çıkıyor.
Siyez Pidesi'nin hikayesi, kazançla değil, temiz bir vicdanla yazılıyor. Aslan'ın mutfağında kullanılan her malzeme, kaynağına kadar takip ediliyor. Munzur'un kaya tuzu, güneşte taşta öğütülmüş Adana biberi, tuzsuz salça, selenyum zengini Kastamonu toprağından gelen buğday... Her biri, modern gıdanın sahte doğallığına karşı verilmiş küçük ama onurlu bir mücadele.
- Siyez buğdayı ile yapılan ürünler
- Karayaka kuzusundan Adana kebap
- Doğal ve katkısız malzemeler
Geleceğin Sofraları: Siyez Kokulu Bir Umut
Fahri Aslan'ın hikayesi, aslında bir tohumun hikayesi. O tohumun içinde binlerce yılın emeği, doğanın sabrı, insanın sağduyusu bulunur. Bugün "Siyezden Dünya" tabelasının altında pişen her pide, o emeğin sıcak bir yankısı. Belki bir gün bu ülkenin bütün sofraları yeniden siyez kokar. Belki de modern şehirlerin ışıkları altında kaybolmuş lezzetler, Fahri Aslan gibi insanların ellerinde yeniden can bulur. Ne dersiniz?
Fahri Aslan'ın "Siyezden Dünyaya" projesi, sadece bir restoran zinciri değil, aynı zamanda sağlıklı ve doğal beslenmeye yapılan bir çağrıdır. Unutulmuş lezzetleri yeniden keşfetmek ve gelecek nesillere aktarmak için atılan bu adım, umarız ki daha da büyüyerek sofralarımıza sağlık ve lezzet getirmeye devam eder. Bir ulusun geleceği, onun ununu yoğuran vicdanlarda saklıdır.