Osmanlı'da Kardeş Katli: Gerçekler ve İddialar! Şok Detaylar
Gündem

Osmanlı'da Kardeş Katli: Gerçekler ve İddialar! Şok Detaylar


02 November 20255 dk okuma24 görüntülenmeSon güncelleme: 06 November 2025

Osmanlı İmparatorluğu'nda kardeş katli meselesi, uzun yıllardır tartışılan ve sıkça gündeme gelen bir konudur. Genellikle, Osmanlı padişahlarının kardeşlerini acımasızca katlettiği şeklinde bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Ancak, bu uygulamanın ardında yatan nedenler ve tarihi gerçekler daha karmaşıktır. Bu yazıda, kardeş katli meselesini farklı açılardan ele alarak, olayın perde arkasını aydınlatmaya çalışacağız.

Osmanlı Öncesi Türk Devletlerinde Kardeş Katli

Kardeş katli uygulaması, aslında Osmanlılara özgü bir durum değildi. Türklerin büyük atası Oğuz Han, tek tanrı inancına sahip olduğu için babasını ve amcalarını bu inanca davet etmiş, kabul etmeyince de onları bertaraf etmiştir. Benzer şekilde, Mete Han da kardeşi ve üvey annesini öldürerek tahta çıkmıştır. Büyük Selçuklu Devleti'nde Sultan Tuğrul Bey, kardeşi İbrahim Yınal Bey isyan ettiğinde onu öldürmek zorunda kalmıştır. Bu örnekler, kardeş katlinin Türk devlet geleneğinde daha önceden de var olduğunu göstermektedir.

Anadolu Beyliklerinde de benzer vakalar yaşanmıştır. Hatta Türk devletleri dışında Roma, Sasaniler, Çin ve Abbasilerde de bu tür veraset kavgaları görülmüştür. Ancak, bu konu tartışmaya açıldığında sanki sadece Osmanlılar bu sistemi tercih etmiş gibi bir algı yaratılmaktadır. Bu durum, meselelere ideolojik ve hasmane yaklaşıldığının bir göstergesidir.

Osmanlı'da Kardeş Katlinin Yasal Dayanağı ve Uygulanışı

Osmanlı Devleti, kardeş katli uygulamasını 6 asır boyunca uygulamamıştır. Bu sistem, yalnızca I. Ahmed dönemine kadar uygulanmıştır. Daha sonra "Ekber ve Erşed" sistemine geçilmiştir. Yani, hanedanın en yetişmiş ve en olgun olan üyesi kimse o tahta geçirilmiştir. Bu sistemle birlikte, diğer şehzadeler saraydaki şimşirlik denilen odada hapis hayatı sürerek hayatta kalmıştır. I. Ahmed dönemine kadar hanedan içinde tespit edilen toplamda 61 tane ölüm vakası vardır. Genelde ise zannedilenin aksine kolay kolay isyan edilmedikçe de şehzadeler veya kardeşler öldürülmezdi.

Fatih Sultan Mehmed Han, ortaya koymuş olduğu kanunnamesinde: “Ve her kimesneye ki evlâdumdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem için katl itmek münâsibdür. Ekser-i ulemâ dahî tecvîz itmişdür. Anunla âmil olalar.” diye madde koydurmuştur. Bu maddeye göre, tahta namzet olan kimse, alemin müesses nizamı ve fitneyi önlemek amacıyla kardeşlerini ortadan kaldırabilirdi. Bu kanun, ulema sınıfı tarafından da caiz görülmüştür.

Kardeş Katlinin İslam Hukukundaki Yeri

Günümüzde bazı yazarlar, gazeteciler ve sosyal medya fenomenleri bu konuyu gündeme getirirken, böyle bir şeyin İslamiyet'te asla yeri olmadığını ve Kur'an'ı Kerim'de insanı öldürmenin çok büyük bir günah olduğunu söylemektedirler. Ancak, Kur'an'ı Kerim'de insanı öldürmekten çok daha zararlı olan şeyin fitne olduğundan bahsedilmektedir. Bakara Suresi'nde 191. ayetinde ‘‘Fitne insanı öldürmekten daha kötüdür.’’ buyurulmaktadır. Devrin ulemasından bir grup ise fesatçıların, fitne çıkardıkları zaman öldürülmelerine cevaz vermiştir.

  • İslam Hukukunda meşru halifeye isyan edip, silah zoruyla devirmeye "Bağy suçu" denmiştir ve cezası aynı cihetle sabittir.
  • Karamanî Mehmed Paşa, Hoca Saadeddin Efendi, İbn Kemâl (Kemalpaşazade),Bostanzâde Yahya Efendi, Bosnevî Hüseyin Efendi, Nişancızâde Mehmed Efendi gibi farklı farklı dönemlerde gelmiş alimler fetva vermişlerdir.
  • Bu alimler kardeş katlinin şer’i hukuktaki umumî zararın giderilmesi için hususî zararı tercih etmişlerdir. Yani mecellede de belirtildiği üzere ‘‘Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur’’ kaidesini tatbik etmişlerdir.

Sonuç olarak, Osmanlılar bu sistemi ilk 3 asra varıncaya kadar devletinin ve milletinin bekası için uygulamışlardır. Fakat geriye kalan yaklaşık üç asır boyunca ise Ekberiyet usulü ile devam edilmiştir. Hadiselere taraflı yaklaşanlara aslında sorulması gereken soru şudur; Osmanlılar kardeş katli uygulamasını kaldırdıktan sonra, bu seferde padişahlar ve şehzadeler geriye kalan 3 asır boyunca devamlı darbelerle karşılaşmıştır. Hatta bazılarının canı bu sefer darbeciler eliyle gitmiştir. Bu durumun devlet için daha büyük bir tehlikeye sebep olduğunu görmek çokta zor olmasa gerek…