
Hayat Treni: Yahudi ve Romanların Kader Ortaklığı mı?
İkinci Dünya Savaşı'nın karanlık günlerinde, bir umut ışığı: "Hayat Treni". Film, Nazi zulmünden kaçmaya çalışan bir grup Yahudi'nin ve Roman'ın hikayesini anlatıyor. Peki, bu kaçış gerçekten mümkün mü, yoksa sadece bir hayal mi?
Sahte Bir Kaçış Planı
Film, küçük bir Yahudi köyünde yaşayan ve köyün "meczubu" olarak bilinen Shlomo’nun gözünden anlatılıyor. Shlomo, 1941 yılının Temmuz ayında köye Nazilerin yaklaşmakta olduğunu, Nazilerin çevredeki Yahudi köylerine giderek oradaki insanları alıp götürdüklerini ve bu kişilerden bir daha haber alınamadığını anlatır. Bunun üzerine köyün hahambaşı ve ileri gelenleri, Shlomo’nun fikri olan sahte bir sevkiyat treni planını kabul ederler. Amaç, Naziler tarafından organize edilmiş bir sürgün sevkiyatı gibi görünerek kutsal topraklara kaçmaktır. Köylüler, yıkık dökük bir tren satın alır ve onarırlar. Treni yönetme görevini ise demiryolu arşivinde çalışan ancak makinistlik tecrübesi olmayan Schtrul üstlenir.
Planın başarılı olabilmesi için bazı köylülerin Nazi subayı kılığına girmesi gerekmektedir. Ancak geleneksel Yahudi kıyafetlerini çıkarıp Almanlara benzemek büyük bir günah olarak kabul edildiğinden, kimse buna yanaşmak istemez. Neticede, Almancayı düzgün bir aksanla konuşmayı başarabilenler bu göreve seçilirler. Bu süreçte onlara sahte kimlik belgeleri ayarlayan kendisi de bir Yahudi olan Abraham ise kaçmamalarını ve yakında tüm ülkelerin birleşeceğini savunmaktadır. Abraham’ın söylediklerinden etkilenen bir Yahudi gencin komünist fikirleri yayma çabası ise kaçak göç yolunda topluluk içinde ayrılıklara ve tartışmalara sebep olur. Filmde hahambaşının her olumsuzlukta kendi tarihlerine atıf yapması da dikkat çekicidir. Komünist Yahudilerin bırakılması fikrine de “Hep birlikte gitmemiz gerekiyor, kitapta böyle yazıyor” diyerek karşı çıkar.
Kader Ortaklığı: Yahudiler ve Romanlar
Yolculuk sırasında iki defa yakalanma tehlikesi geçirseler de zekaları sayesinde ikisinde de son anda şüpheleri bertaraf ederler. Rusya sınırına yaklaştıkları sırada ise tren bir kez daha durdurulur. Yakalandıklarını düşündükleri anda, onları durduranların eski Çingene dostları olduğu anlaşılır. Romanlar da tıpkı Yahudiler gibi Nazi soykırımına uğramışlardır. Yahudilerin İsrail topraklarına ulaşmaya çalışması gibi Çingene toplumu da Hindistan’a ulaşmayı istemektedir. Karşılaşmaları ile birlikte Çingeneler de Yahudilerin trenlerine binerler. Filmde, Yahudi ve Roman kültürünün birbirinden farklı hatta aykırı noktaları olmasına rağmen iki toplumun da mağduriyeti sebebiyle birbirlerine hoşgörü göstermeleri dikkat çekiyor.
Öyle ki Yahudiler trenlerine domuzların binmesine bile ses çıkarmamışlardır. Yahudiler tavuk kızartırken onlar domuz kızartmış ve aynı ortamda birlikte yemişlerdir. Buna rağmen köyün güzel ve şıpsevdi karakteri Esther'in bir Çingene çocuğuna aşık olmasına, babasının “Nazi’ye aşık olsaydın, daha iyiydi” diye karşılık vermesi ise bu filmde de Romanların ötekinin ötekisi olarak görüldüğünü göstermektedir. Naziler Yahudilerin canına kastetmiştir, buna rağmen Esther'in babasına göre bir Çingene’ye aşık olmak bir Nazi’ye aşık olmaktan çok daha kötüdür. Elbette ki bu söylemler artık kanıksandığından birçok kişinin bunu fark bile etmemesi muhtemeldir. Diğer yandan Yahudi ve Romanların birlikte müzik yapıp birbirlerine eşlik etmesi de bu hikayede beraber yer aldıklarını ve kader ortakları olduğunu göstermektedir.
Kurtuluş Bir Hayal miydi?
Filmin sonunda beraberce kurtulmuşlar, Çingeneler Hindistan’a giderken bazı Yahudiler farklı yerlere göç etmiştir. Bir kısmı ise “Çingenelerden geri kalmamak için” (filmin ana karakterinin ifadesi) anayurtlarına göç etmişlerdir. Ancak filmin sonunda ise bütün bu kurtuluş hikayesinin kampta mahkum olan Shlomo’nun hayali olduğu anlaşılmaktadır. Ne yazık ki hiçbiri kurtulamadı.
"Hayat Treni", sadece bir kaçış hikayesi değil, aynı zamanda insanlığın ortak acıları ve umudun kırılganlığı üzerine derin bir düşünce deneyi. Film, izleyiciyi savaşın yıkıcı etkileri ve önyargıların derin kökleriyle yüzleşmeye davet ediyor. Shlomo'nun hayali, belki de gerçek kurtuluşun imkansızlığını simgeliyor.