Erdoğan'a İsrail Tepkisi: Ticareti Kesin Diyenlere Soruşturma Şoku!
Gündem

Erdoğan'a İsrail Tepkisi: Ticareti Kesin Diyenlere Soruşturma Şoku!


13 May 20255 dk okuma33 görüntülenmeSon güncelleme: 02 August 2025

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TRT World Forum'daki konuşması sırasında yaşanan bir olay, yargıya taşındı. "İsrail'le ticareti kesin" sloganı atan dokuz kişi hakkında açılan davada, savcılık önemli bir talepte bulundu. Polis tutanağında yer alan "üç kez ihtar" ifadesinin, olay anına ait görüntülerle doğrulanması istendi. Bu talep, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte.

Davanın Seyri ve Mahkeme Kararı

Mahkeme, savcılığın talebi üzerine harekete geçti. Olay gününe ait CD'nin İstanbul Emniyeti'nden istenmesine karar verildi. Ayrıca, söz konusu görüntülerin bilirkişi tarafından incelenmesi de kararlaştırıldı. Bu inceleme, slogan atan kişilere yapılan ihtarların gerçekten üç kez yapılıp yapılmadığını netleştirecek. Duruşma, 30 Eylül tarihine ertelendi. Bu tarihte, emniyetten gelecek görüntüler ve bilirkişi raporu değerlendirilecek.

Davanın bu şekilde ilerlemesi, hukuk çevrelerinde farklı yorumlara neden oldu. Bazı hukukçular, ifade özgürlüğünün sınırlarının tartışıldığı bu tür davaların, toplumda gerginliğe yol açabileceğini belirtiyor. Diğer yandan, kamu düzeninin korunması ve yasalara uyulması gerektiği de vurgulanıyor.

İfade Özgürlüğü ve Kamu Düzeni Dengesi

Bu dava, ifade özgürlüğü ile kamu düzeni arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gündeme getirdi. Anayasa'nın ilgili maddeleri, herkesin düşüncelerini serbestçe ifade etme hakkını güvence altına alırken, bu özgürlüğün başkalarının haklarını ihlal etmemesi ve kamu düzenini bozmaması gerektiğini de belirtiyor. Bu kapsamda, "İsrail'le ticareti kesin" sloganı atan kişilerin eylemi, hem ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir, hem de kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle yargılanabilir.

Türkiye'de ifade özgürlüğü sınırları sıkça tartışılan bir konu olmuştur. Özellikle siyasi içerikli eylemler ve protestolar, kamuoyunun ve yargının dikkatini çekmektedir. Bu tür davalarda, mahkemelerin adil bir karar vermesi ve hem ifade özgürlüğünü koruması, hem de kamu düzenini sağlaması büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, Erdoğan'ın konuşması sırasında yaşanan bu olay ve sonrasında açılan dava, Türkiye'deki ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Savcılığın emniyetten görüntü istemesi ve mahkemenin bilirkişi incelemesi kararı, davanın seyrini belirleyecek önemli adımlar. 30 Eylül'deki duruşma, bu konuda önemli bir dönüm noktası olabilir.