Dünya Nereye Gidiyor? Adalet, Barış ve Huzur Arayışı!
Gündem

Dünya Nereye Gidiyor? Adalet, Barış ve Huzur Arayışı!


25 September 20255 dk okuma2 görüntülenmeSon güncelleme: 25 September 2025

Dünya, adalet, barış ve dayanışma gibi temel değerlerden uzaklaşırken, insanlık büyük bir sınavdan geçiyor. Çatışmaların, eşitsizliklerin ve güvensizliğin arttığı bu dönemde, umutsuzluğa kapılmak yerine çözüme odaklanmak gerekiyor. Peki, bu karanlık tablodan nasıl çıkılır? İşte adalet, barış ve dayanışma için atılması gereken adımlar!

Adaletin Önemi ve Toplumsal Güven

Bir zamanlar medeniyetler, adalet ve hakkaniyetle yükselirdi. Ancak bugün, Dünya Ekonomik Forumu'nun raporlarına göre, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden dördü doğrudan adaletsizlik, ötekileştirme ve çatışmalarla ilgili. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algı Endeksi, Müslüman çoğunluklu ülkelerin yönetimlerinin büyük bir kısmının "ciddi yolsuzluk" kategorisinde yer aldığını gösteriyor. Bu durum, toplumlarda derin bir güven erozyonuna yol açıyor.

Dünya Adalet Projesi'nin raporları, birçok ülkenin "hukukun üstünlüğü" endeksinde alt sıralarda yer aldığını gösteriyor. Adaletin olmadığı yerde, toplumsal barış ve güven de zarar görüyor. Farklı inanç, etnik veya siyasi görüşlerden insanlar arasındaki güven bağı zayıflıyor. Sosyolojik araştırmalar, adaletsizliğin en büyük toplumsal yıkımının "umutsuzluk" duygusuyla gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Umudunu ve güvenini kaybeden toplum ise, dayanışmayı değil, parçalanmayı tercih ediyor.

Barışın Lüks Değil, Zorunluluk Olduğu Bir Dünya

Küresel ve seküler çıkar çatışmaları, savunma harcamalarının trilyonlarca dolara ulaşmasına neden oluyor. BM Mülteci Ajansı verilerine göre, zorla yerinden edilmiş insan sayısı 100 milyonu aşmış durumda. Dış politikada barış ve dayanışma, çoğu zaman "çıkar hesapları"na kurban ediliyor. Oysa İslam siyaset geleneğinde "sulh" (barış),savaştan daha üstün bir erdem kabul edilmiştir. Ancak uluslararası ilişkilerde "güçlü olanın hukuku" işletildiği için, mazlum halkların çığlıkları duyulmaz hale geliyor. Filistin'de, Arakan'da, Keşmir'de yaşanan zulümlere sessiz kalan küresel seküler düzen, aslında kendi adalet krizini büyütüyor.

Dayanışma Ruhuyla Yeniden Yükselmek

Dayanışma ruhunu kaybeden toplumlar, ortak hareket edemediği için, barış çağrıları havada kalıyor. Temel değerler, sosyal hayattan gittikçe kayboluyor ve genç toplum, değersizlik bunalımı yaşıyor. OECD'nin "Güven ve Sosyal Bağlar" raporuna göre, insanların çoğu "toplumdaki insanlara güvenmiyorum" diyor. Dünya Değerler Araştırması verileri, son yıllarda komşuluk ilişkilerinde büyük bir azalma olduğunu gösteriyor.

Peki, bu olumsuz gidişatı nasıl tersine çevirebiliriz? İşte çözüm önerileri:

  • Ailede, çocuklara adalet ve empati eğitimi verilmelidir.
  • Okullarda, sadece akademik başarı değil, adalet bilgisi, barış kültürü ve dayanışma bilinci öğretilmelidir.
  • Medya, kışkırtıcı değil, birleştirici bir dil kullanmalıdır.
  • Devletler, iç hukukta adaleti, dış politikada hakkaniyeti öncelemelidir.
  • Müslüman ülkeler, ortak stratejilerle küresel zulme karşı dayanışma içinde hareket etmelidir.
  • Kişiler, adaletsizlik gördüğünde susmamalı; küçük çaplı da olsa barış ve dayanışma adımları atmalıdır.
  • Sivil toplum iş birliğinde bilgi ve temel değerler merkezli, sınır tanımayan insani dayanışma ağları oluşturulmalıdır.

Adalet, barış ve dayanışma sadece devletlerin değil, kişilerin ve toplumların da imtihanıdır. Unutmayalım ki, adalet sadece mahkemelerde değil, bir annenin aç çocuğuna ekmek bulabilmesindedir. Barış sadece masalarda değil, komşuların ve meslektaşların birbirine güvenle bakabilmesindedir. Dayanışma ise sadece afet zamanlarında değil, her gün kapımızı çalabilecek ihtiyaca cevap verebilme cesaretindedir.

Eğer bugün aynı hataları tekrar edersek, yarın çocuklarımız bize şu soruyu soracak: “Neden sustunuz, neden seyrettiniz?” Artık susma değil, konuşma; bekleme değil, adım atma; dağılma değil, birleşme zamanıdır. Çünkü adaletin gölgesinde barış yeşerir, barışın izinde dayanışma büyür, dayanışmanın gücünde insanlık yeniden dirilir. Bizler ki; "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır" hadis-i şerifinin mirasçılarıyız.