Türkiye, AK Parti ve MHP'nin çabalarıyla yeni bir döneme giriyor. 'Terörsüz Türkiye' süreci, toplumda farklı tepkilere yol açarken, özellikle muhalefetin Kemalist kesimi kafa karışıklığı yaratacak söylemlerde bulunuyor. Bu söylemlerin temelinde ise PKK'nın fesih bildirisindeki 1921 Anayasası'na yapılan vurgu ve 1924 Anayasası'nın eleştirilmesi yatıyor. Peki, bu durum Türkiye için ne anlama geliyor? Yeni bir demokratikleşme hamlesi mi başlıyor?
1921 Anayasası Tartışması: Özerklik mi İçeriyor?
Muhaliflerin sıkça dile getirdiği 1921 Anayasası'nın özerklik içerdiği iddiası, kamuoyunda merak uyandırıyor. Konuyu daha iyi anlamak için Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun'un görüşlerine başvurduk. Özbudun, 1921 Anayasası'nın geçiş döneminde kaleme alınan, 23 maddeden oluşan ve Ankara'da yeni kurulan devletin yasama ve yürütme organlarıyla ilgili düzenlemeleri içeren bir anayasa olduğunu belirtiyor. Ayrıca, bir anayasayı anayasa yapan temel hak ve özgürlüklerle ilgili maddelerin bu anayasada yer almadığını vurguluyor.
1921 Anayasası'nın 11. maddesinde vilayetlerin tüzel kişiliğe sahip olacağı ve özerk olacağından bahsedilse de, Özbudun bu durumun vilayetlerin tüm faaliyetlerinde özerkliğe sahip olacağı anlamına gelmediğini ifade ediyor. Vilayetlerin özerkliğine terk edilen hususlar, yerel hizmetlerin yerine getirilmesine ilişkindir. Bu nedenle, bu maddeden bir özerklik çıkarımı yapmak doğru değildir.
Anayasa Değişikliği ve Vatandaşlık Tanımı
Türkiye'de anayasa tartışmaları uzun yıllardır devam ediyor. Darbe ürünü olarak değerlendirilen mevcut anayasa, bugüne kadar defalarca değiştirilse de tartışmaların sonu gelmiyor. Her siyasi parti, topluma sivil ve özgürlükçü bir anayasa vaadinde bulunuyor. Terörsüz Türkiye sürecinin başlamasıyla birlikte, anayasa değişikliği ve vatandaşlık tanımı konuları yeniden gündeme geldi.
Yeni dönemde Anayasa'daki vatandaşlık tanımı değişecekse, bu nasıl olmalı? Bu konuda farklı görüşler bulunuyor. Etnik kimlik vurgusunun üniter devlet yapısını bozacağı endişesi dile getiriliyor. Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun, yürürlükteki Anayasa'nın 66. maddesindeki vatandaşlık tanımının iki açıdan eleştirilebileceğini belirtiyor: Devletin resmi adına doğru olarak yer verilmemesi ve vatandaşlık bağı ile etnik köken arasında kurulan zorunlu ilişki. Özbudun, daha doğru bir düzenleme için şu öneriyi sunuyor: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkese Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı denir."
MHP Lideri Devlet Bahçeli de benzer bir vurgu yaparak, Anayasa'da vatandaşlık tanımı değişecekse Türklerin ve Kürtlerin kabul edebileceği bir orta yol bulunması gerektiğini ifade etmişti.
Demokratikleşme Hamlesi Yeniden mi Başlıyor?
Türkiye, Terörsüz Türkiye süreciyle birlikte yeni bir demokratikleşme hamlesine doğru ilerliyor. AK Parti'nin 2002'de iktidara geldiği dönemde başlattığı demokratikleşme, kalkınma ve adalet konularındaki reformlar, Gezi Olayları, 17-25 yargı darbe girişimi, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve Suriye'deki Kürt milliyetçilerinin terörü yeniden başlatması gibi olaylarla kesintiye uğramıştı. Şimdi, PKK'nın silah bırakıp varlığına son vermesinin ardından gözler yeniden demokratikleşme adımlarına çevriliyor.
- Yeni anayasa çalışmaları hız kazanabilir.
- Vatandaşlık tanımı konusundaki tartışmalar yoğunlaşabilir.
- Siyasi partiler arasında uzlaşı arayışları artabilir.
Terörsüz bir Türkiye, demokratikleşme adımlarının atılması için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak, bu sürecin başarılı olabilmesi için tüm kesimlerin ortak bir zeminde buluşması ve uzlaşı içinde hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Türkiye'nin demokratikleşme yolculuğu bir kez daha kesintiye uğrayabilir.